İsrail 17 Eylül’de seçime gidiyor. Başbakan Benjamin Netanyahu yolsuzluk suçlamalarına verdiği cevaplardan arta kalan zamanı yeniden seçilebilmek için Lübnan ve İran üzerine popülist saldırılara ayırıyor. En büyük konu ise Hizbullah’ın Bekaa vadisinde füze fabrikasının varlığı iddiası. Doğruluğunu bilemeyiz, varsa da şaşırtıcı olmaz!
Diğer taraftan Lübnan -ki borç/ GSMH oranı olarak yüzde 150- kendi gibi küçük sayılabilecek ama kafasında büyük projeler olan bir ülke için ayağını yorganına göre uzatmıyor. Lübnan poundu (Arapçada lira, Fransızcada livre) ABD dolarına sabit çıpa ile (1 USD = 1,507.5 Lübnan poundu) bağlıdır. Lübnan merkez bankasının bütün sakinleştirici söylemlerine rağmen, son günlerde bu çıpanın ömrü ciddi şekilde tartışılmaya başlandı. Bölgede başka sabit çıpalar da var; mesela BAE (Birleşik Arap Emirlikleri). 2008 Lehman krizinden sonra BAE’de Dubai ve bazı başka emirlikler kağıt üzerinde battı. Büyük ağabey Abu Dhabi hepsini kurtardı. ABD’nin yaptırımlarından sonra ABD doları ile işlem yapamayan İran çok büyük hacimlerde EurAed işlemleri ile, yani Eurolarını Dirhem’e çevirerek Dubai’yi arka bahçesi haline getirdi. Buna aracılık eden bazı Alman ve Avrupa bankaları hemen ABD’nin radarına girdi. İran’a aracılık eden hiçbir Alman, Fransız ve İngiliz bankası ayakta kalamadı, büyük cezalar yediler. Kur halen 1 USD = 3.6725 Aed (Dirhem).
Bölgedeki diğer bir sabit çıpa Sar yani Suudi Arabistan Riyalidir. 1986’dan beri de aynıdır. 1 USD = 3.75 Sar. Suudiler bu çıpayı genel bir (stability) getirmesi, işlem masraflarını düşürmesi ve makroekonomik idareleri kolaylaştırmak için ABD ya da diğer deyişle IMF’in önerisi ile kabul ettiler. 2014 yılına kadar her şey yolunda gitti. Fakat petrolün 25 ABD dolarına düşmesiyle (2014 fiyat hareketinde asıl amaç Rusya’yı iflas/ default ettirmekti) Suudilerin kamu borçları hemen hemen sıfırdan GSMH’nın yüzde 40’larına yükseldi ve ülke dışındaki varlıkları (foreign assets) 2014 yılında GSMH’nın yüzde 96/97’lerinden geçen yıl yüzde 35’lere kadar düştü. Likit hidrokarbonlar (hidrojen ve karbon), nitrojen, sülfür ve oksijenden oluşan petrolün fiyatının da kasırga gibi gelen global durgunlukla beraber daha da aşağıya gideceğini gördüklerinde, 3.75’teki sabit çıpayı tutabilmek için ellerindeki son kozu oynamaya; yani bir nevi çeyizleri olan Amarco’yu (1933’ de Suudi hükümeti ve Standard Oil Company of California Socal ile hayata geçirilmiştir) IPO (Initial Public Offering) ile New York borsasında satmaya karar verdiler. Kendileri 2 trilyon ABD doları fiyat biçiyor, piyasa sadece 1.2 trilyon diyor! Büyük fark değil mi? Bu IPO (eğer gerçekleşirse) Dünya’da IMF ve diğer bilmişlerin dediği gibi yüzde 1/2 büyüme değil en az yüzde 30 küçülme olduğu daha iyi anlaşılacak.
Son olarak bu aksam Sırbistan karsısında voleybolun perilerine başarılar ve yarın yeni öğretim yılına baslayacak çocuklarımıza zihin açıklığı diliyorum.
İyi pazarlar.
Yorum