Sıklıkla duyduğumuz bir tartışma var. Currency wars! Yani döviz savaşları. Bu nedir? Tarihçesi nasıldır? Gelin fazla uzatmadan bir bakalım.
Bilindiği üzere US doları su an halen dünyanın en büyük rezerv parası. US bu gücünü 1. Ve 2. Dünya savaşlarından sonra elde ettiği askeri ve politik güçten alıyor. Özellikle 2. Dünya savaşındaki Normandiya çıkartması, Avrupa’ nın Nazi Almanya’sından kurtarılması ve hemen akabinde Japonya’ nın yerle bir elde edilmesi US’ in dünyanın diğer büyük güçleri karşısında masaya ağabey olarak oturmasına izin verdi. US en büyük askeri ve politik güç olmasının yanı sıra, en büyük kreditor durumuna yükseldi. 1944 yılında ünlü Britanyalı ekonomist John Maynard Keynes’ in hazırladığı Bretton Woods sistemi kabul edildi. (Resmî olarak 1945). 44 ulkenin katıldığı bu anlaşmanın aslı, 2. Dünya savaşının kaybeden ya da çok hasar gören ülkelerin ekonomilerinin toparlanması icin kendi dövizlerinin US dolarına karşı sabitlenmesiydi. Bu onlara kendilerini toparlama şansı verecekti. Sadece günlük yüzde 1 lik bir esneklik tanındı. Aslında Keynes bir adım ileri giderek tek bir (Single / Global) döviz önerisi sundu fakat bu teklifi kabul edilmedi. US doları sadece diğer ülkelerin paralarına karşı değil altına karşı da sabitlendi. 1 Usd = 35 oz of bullion. Bu donemde İMF ve Dunya Bankası kuruldu. Sistemin amacı US dolarının fazla basılmasını önlemekti. Fransa – tarihten gelen borcundan olsa gerek – bu anlaşmaya aynen uydu. US’ den altın talep etti ve US dolarını bir rezerv para olarak kullanmadı. Fakat Batı Almanya ve Japonya endüstrilerini geliştirip mal satmaya, ihracat ağırlıklı ekonomilerini geliştirmeye yöneldiler. 1950’ lerde görülen US doları eksikliğinin tam tersine 1960 sonlarında dünyada inanılmaz bir USD fazlalığı oluştu çünkü Alman merkez bankası Bundesbank (Buba) ve Japon merkez bankası BOJ US dolarları istifliyordu. Dünya fiyat enflasyonu yükselmeye başladı. Döviz spekülatörleri icin büyük karlar oluştu çünkü US ve Batı Almanya / Japonya arasındaki faiz farkları büyük imkanlar sunuyordu. Olaya US Başkanı Richard Nixon 1971 yılında el koydu. 1973 yılında diğer büyük dünya güçleri paralarından sabit çıpayı kaldırmak zorunda kalınca hisse senetleri çoktu, petrol ve enflasyon uçtu, banka batımları geldi. Sonrasında Ronald Reagan ve soğuk savaş dönemlerinde US doları düşmeye başladı ta ki 1994 yılına kadar. Bu süreç Ocak 1999 yılında Euro’ nun ortaya çıkmasına kadar devam etti. Euro’ nun ortaya çıkışı in-currency dediğimiz Alman Markı, Fransız ve Belçika Frangı, İspanyol pesetası, Portekiz escudosu üzerindeki trading’ den büyük para kazanan bankaların işine comak soktu ama yapacak bir şey yoktu… Yeni bir dönem başladı. Euro (US dolarına karşı) ilk trading gününün ilk saatlerinde 1.1747’ den açıldı, Yeni Zelanda ve Avustralya seanslarında 1.1906 yüksek gördükten sonra çok uzun bir dönem değer kaybetti. 0.85’ lere kadar geriledi. US buna izin veremezdi 1.60 yüksek yaptıktan sonra su an 1.11’ in hemen altında işlem görüyor. US dolarının rezerv para olarak kalması US icin çok önemli. Bu şekilde ticaret açıklarını yükselen bir dış borç ve para basmayla karşılayabiliyor. Ama artık dunyanın en büyük kreditoru değil. Çin ve Güneydoğu Asya ekonomilerini geliştirdi. Artık Afrika’ nın bir çok ülkesindeki en büyük kreditor Cin. Son olarak bundan sonrası icin 2008 Lehman tipi bir buyuk dalga geldiğinde ki bu çok yakında gerçekleşecek gibi görünüyor, kazanan yine US doları olacaktır.
Yorum