Genel

Sistem – 15 Haziran 2020

4

Çok sevdiğim bazı dostlarım aradı. “Ağabey dediler, iyice Ayşecik yazmaya başladın! Vakti zamanında Sarıyer’de oynayan Çelebic gibi topu dolaştırıp duruyorsun!” Tamam her ne kadar istemesem de biraz ciddi konulara girelim o zaman… Belki bir faydamız dokunur… 

Malum dün Türkiye’de en yetkili ağızlardan bir açıklama geldi. “Denetim şirketlerinin inanılırlığı bitmiştir diye”. Verilen cevaba yüzde yüz katılıyorum ama eksik… Neden eksik?

Hatırlar mısınız bilmem ama 1980’ lerin sonundan 2002 yılına kadar faaliyet gösteren Enron isimli Amerikan bir enerji şirketi vardı. Dünyanın en büyük şirketlerinden biri olan bu devi zamanın en büyük denetim kuruluşu Arthur Andersen 16 (onaltı) yıl boyunca denetledi. Denetim denilen şeyin “Al papazı ver kızı” olduğu sonunda anlaşıldı. Enron battı, Arthur Andersen battı, masum insanlar işsiz kaldı. Tabii o günlerde bizim memleket sabit çıpa ve abuk sabuk işlerle uğraştığı için bu olay kaynadı gitti. Dünyanın en büyük dergilerinde “Neden bu denetim şirketlerini besliyoruz” diye yazılar çıktı vs… 

https://seyler.eksisozluk.com/abd-tarihindeki-en-buyuk-iflas-vakasi-bir-zamanlarin-enerji-devi-enron-nasil-batti

https://www.journalofaccountancy.com/issues/2002/apr/theriseandfallofenron.html

http://content.time.com/time/specials/packages/article/0,28804,2021097_2023262_2023247,00.html

Tabii Enron ne ilk idi ne de son. Arthur Andersen gitti diğer denetim şirketleri geldi. Rating şirketleri ortaya çıktı. Sonra da 14 Eylül 2008’ de Lehman Brothers Chapter 11’ a alındıktan (yani battıktan) sonra da bankalarda Compliance bölümleri peydah oldu! Daha doğrusu vardı da büyük önem kazandı. Neymiş, bankaların para kazandıran bölümlerinde çalışanları kontrol altına alacaklar! Bizim okul zamanında beden eğitimi hocaları kasadan atlayamayanlara takardı, bunlar da öyle. Kardeşim iş yaptırmazsan banka nasıl para kazanacak? Bütün bu 3 alanda da çalışanların ortak özelliği ise hiç değişmedi! O da şudur: Dünya kadar para alıp denetledikleri ya da not verdikleri şirketlerin yaptıkları hiçbir şeyi doğru dürüst bilmezler ya da bilmez görünürler! Aslında adamlar haklı! Sistem kurulmuş bir kere! Bu denetim, rating şirketlerine sorsan derler ki “O kadar adam besliyoruz”. Bu da doğru değildir. Ha şöyle ucuza gençleri toplarlar. Önlerine bir şablon verirler. “Git bunları doldur gel” derler! Sonra da denetledikleri, not verdikleri şirketlerin / bankaların yöneticilerine bir iki soru sorarlar. Amaç şunu göstermektir! “Ha bak ben otoriteyim!” 30 seneye yakındır kendileri ile çalıştığım için söylediklerimin eksiği yoktur, fazlası vardır. 

https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_corporate_collapses_and_scandals

Şu an dünya Arthur Andersen ve Enron günlerini mum ile aratır durumda. Nasıl diyeceksiniz. Elimden geldiğince yalın ve anlaşılır anlatmaya çalışacağım. 

Türkiye’nin ekonomisi bir Hollanda olmayabilir. Şüphesiz ki eksikleri, ihtiyaçları vardır. Benim kanıma dokunan ise hemen her fırsatta Türkiye’nin notunun düşürülmesi, küçük görülmesidir. Bu benim bildiğim 30 senedir böyledir. Tabii ki bütün bu dönemde Türkiye’ nin yanlışları olmuştur. Neyse Türkiye’yi bir tarafa bırakalım. Peki Dünya’nın geri kalanı kiraz bahçesi mi ? Örnekleri sıralamaya başlayalım…

Birincisi Avrupa merkez bankası, namı değer ECB. Şimdi bu ECB neredeyse bir kasa bir masa! Sermayesi 10 milyar Euro, bilançosu ise bunun tam 500 (Beşyüz) katından fazla. Yani “bas bas paraları Leyla’ya. Leyla ne yapar bilinmez!”

Bu kurumu kim denetliyor bilmiyorum ama benim çok iyi bildiğim bir şey varsa en kovboy banka bile size en fazla 100 kat kaldıraç (Leverage) yapma imkanı verir. Genelde aklı başında bankalarda bu oran en fazla yüzde ondur. Yani bu ne demek? Paranızın en fazla 10 katı ya da Maximum 100 katı kadar işlem yapabilirsiniz. Ne iş yaparsanız yapın eğer koyduğunuz parayı kaybederseniz de “hop güle güle koçum” derler. Peki bu denetleyen arkadaşlar bunu bilmiyor mu? Bunların rating’ i (kredi notları) neden düşmez? Neden denetim şirketleri bunları cezalandırmaz? Neden hiçbir uyarı yapılmaz. Nasıl olur da bu adamlar sıfır faizle borçlanırlar da Türkiye Libor artı bilmem ne kadar faiz öder? (Bu arada Libor demişken bu konuda dünyanın en büyük bankalarının yaptıkları sahtekarlıkları anlatmaya başlasam burdan Çin’e yol olur!) Şimdi yarın Avrupa topluluğu denilen kağıttan kaplan dağılsa ya da Euro ortadan kalksa İspanya, italya, Yunanistan vs kaçtan borçlanabilir? 

Binlerce örnek var da aklıma gelen başlıcalarını yazıyorum. Şimdi malum Almanya’nın en büyük bankalarından biri… Bunların türev ürünlerinin (bilanço dışı, yani ortada para filan yok) toplamı için en son 5 yıl önce 20 trilyon ABD doları deniyordu. Yanlış anlaşılmasın bu rakamı ben kafamdan sallamıyorum. Dünyanın en seçkin (!) ekonomi kanallarının yalancısıyım! Hatırlatırım Almanya’nın ekonomisi 4.5-5 Trilyon. Yani bu şu demek. Bire bir (Mark to market) muhasebe yapılsa Almanya ertesi gün yok! Bu türev ürünleri dediğim ne biliyor musunuz? Karşılığı olmayan bir risk (Tabii ki hedging dediğimiz riski azaltan türev ürünlerinden bahsetmiyorum). Hani bankalar kredi verdiklerinde karşılığında teminat isterler ya? Bu öyle değil. Diyor ki adam “Ben senin atıyorum kıçındaki pantolona şu kadar değer biçtim! Eğer bu pantolonu yırtmadan bana şu kadar zaman sonra geri getirirsen sana şu kadar para vereceğim!. Sonuç önemli değil, çünkü karşılığı yok! Çünkü başka bir banka o adamın pantolon riskini almıyor. Normalde denetim şirketlerinin bunun değerlemesini yapmaları lazım. “Tamam kardeşim sen bu pantolona şu kadar para biçtin de şimdi bu pantolon ne kadar” demiyor. Zaten ortada pantolon var mı yok mu o bile belli değil! (Pis Yedili oyununu bilenleriniz vardır!) 

Yazımızın kapağında resmî olan şahıs kimdir tahmin edebilir misiniz? Nerden edeceksiniz! O şahıs vakti zamanında İstanbul’un yarısını satma başarısını gösteren Sülün Osman’ dır ama inanır mısınız rahmetli bunların yanında misket oynayan saf çocuk kalır. 

https://onedio.com/haber/tum-zamanlarin-en-buyuk-dolandiricisi-sulun-osman-i-yakindan-tanimak-ister-misiniz-767448

Çok ama çok örnek var… Mesela bir Japon merkez bankası var. Anlatmaya başlarsam çıkamam diye korkuyorum. Bunlar 1994’ dan beri sıfır faiz ile yaşarlar. Bütün gayeleri dövizleri olan Yen’i düşük tutup, bol miktarda para basıp bu Yenleri dolara ya da euro’ ya dönmektir. ABD devlet tahvillerinin en büyük alıcısıdır. (Son rakam 2 trilyon ABD doları). Aynı zamanda Amerikan hisse senedi de alırlar. Hem de ETF denilen (Exchange Traded Funds) yani kaldıraç yöntemi ile. Zaten dünyadaki merkez bankalarının (başta Amerikan Fed olmak üzere) hisse senedi almaya devam etmesi sadece ve sadece sonu geciktirmek. En azından Kasımdaki seçime kadar! Sonrası Allah Kerim! 

Fazla baymak istemiyorum, kısaca Amerikan petrol şirketlerinin hemen hepsi ve dünyadaki bankaların durumu böyle. Bunu denetim şirketleri bilmiyor mu? Tabii ki biliyor. Rating şirketleri bilmiyor mu? Tabii ki biliyor. Ama her fırsatta “Türkiye sen gel bakayım!”

Son olarak zaman birlik olma zamanıdır. Sadece ve sadece yapıcı eleştiri yapılması lazım. Her önüne gelen ekonomi için atıp tutmasın. Unutmayalım ki “If you oppose, propose”. 

Şanslı kalın 

Atalay 

Pazar Yazıları, Müzik – 13 Haziran 2020

Önceki yazı

Kaynıyo Kaynıyo – 19 Haziran 2020

Sonraki yazı

İlgili yazılar

4 Yorum

  1. Eline saglik …

    1. Teşekkürler

  2. Ustat, dunya yazili olmayan kurallara gore yonetiliyor. Kagit uzerinde nasil gorunurse gorunsun, Avrupa birligi ve Japonya net borclu degil dunyadan alacaklidir. Turkiye ise epey borcludur ve batiktir. Dunya ve tum kurumlar da boyle degerlendiriyor. Selamlar

    1. Teşekkürler ama bu konuda bir bilgi kirliliği var
      Daha detaylı yazacağım

Yorum ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

More in Genel